BUSE BİLGİŞİN
2DBuse Bilgişin (İstanbul, 1994), 2016 yılında Londra’da Chelsea College of Art & Design okulunda güzel sanatlar bölümünü bitirdikten sonra İstanbul’a geri taşındı ve sanat pratiğini İstanbul’da devam ettirmektedir. Sanat terapisi ile yoğun ilgisi olan sanatçı aynı zamanda vitrin tasarımı ve moda tasarım sektörlerinde de bulunmuştur.
Eserlerinin yapılış sürecinde sonucun belirsizliğinden heyecan duyan ve bu duygunun pratiğini devam ettirme motivasyonunu oluşturduğunu belirten Bilgişin’in çalışmaları düşünce deneyleriyle doludur. Bilinç altını açığa vuran bu çalışmalar aslında kelimelerle ifade edilemeyenlerle uğraşır. Pratiği sayesinde kendisi ve kendisini çevreleyen dünyayla gerçek bir bağlantı duygusu geliştiren sanatçı, üretim süresi sırasında farklı unsurlar arasındaki uyum bulma pratiğini rüya sürecine benzetir. Rüya gören bir kişiyi, fikirleri ve sembolleri yaratıcı bir şekilde sürekli birleştiren bir mimar olarak tanımlayan Bilgişin, eserlerinde Jung’un rüya teorisinde de belirtildiği üzere rüyaların sadece bireysel kişilikle ilgili değil aynı zamanda kolektif bir bilinç/bilinçsizliğin yansıması olarak ele alır. Bu düşünceden yola çıkarak, Bilgişin her sanatçının üretimleri aracılığıyla sırf kendi psişeleriyle değil aynı zamanda gezegen ve kozmosun kolektifiyle ilişkilendiğini düşünür. Psikanalizin ilkelerinin pasif tüketicileri koruma politikasına yönelik strateji oluşturmak için kullanıldığı bir dünyada, Bilgişin’in ilgi alanı sanat yoluyla gizemli kozmik varlıklar olduğumuzu hatırlayıp, kendimiz ve birbirimizle bir sosyal olarak bağlantı kurmak ve içinde bulunduğumuz sosyal düzenlerle ve onların geçmişleriyle gerçek bir bağlantı ve anlayış duygusu geliştirme olasılıklarıdır.
Buse Bilgişin (İstanbul, 1994), 2016 yılında Londra’da Chelsea College of Art & Design okulunda güzel sanatlar bölümünü bitirdikten sonra İstanbul’a geri taşındı ve sanat pratiğini İstanbul’da devam ettirmektedir. Sanat terapisi ile yoğun ilgisi olan sanatçı aynı zamanda vitrin tasarımı ve moda tasarım sektörlerinde de bulunmuştur.
Eserlerinin yapılış sürecinde sonucun belirsizliğinden heyecan duyan ve bu duygunun pratiğini devam ettirme motivasyonunu oluşturduğunu belirten Bilgişin’in çalışmaları düşünce deneyleriyle doludur. Bilinç altını açığa vuran bu çalışmalar aslında kelimelerle ifade edilemeyenlerle uğraşır. Pratiği sayesinde kendisi ve kendisini çevreleyen dünyayla gerçek bir bağlantı duygusu geliştiren sanatçı, üretim süresi sırasında farklı unsurlar arasındaki uyum bulma pratiğini rüya sürecine benzetir. Rüya gören bir kişiyi, fikirleri ve sembolleri yaratıcı bir şekilde sürekli birleştiren bir mimar olarak tanımlayan Bilgişin, eserlerinde Jung’un rüya teorisinde de belirtildiği üzere rüyaların sadece bireysel kişilikle ilgili değil aynı zamanda kolektif bir bilinç/bilinçsizliğin yansıması olarak ele alır. Bu düşünceden yola çıkarak, Bilgişin her sanatçının üretimleri aracılığıyla sırf kendi psişeleriyle değil aynı zamanda gezegen ve kozmosun kolektifiyle ilişkilendiğini düşünür. Psikanalizin ilkelerinin pasif tüketicileri koruma politikasına yönelik strateji oluşturmak için kullanıldığı bir dünyada, Bilgişin’in ilgi alanı sanat yoluyla gizemli kozmik varlıklar olduğumuzu hatırlayıp, kendimiz ve birbirimizle bir sosyal olarak bağlantı kurmak ve içinde bulunduğumuz sosyal düzenlerle ve onların geçmişleriyle gerçek bir bağlantı ve anlayış duygusu geliştirme olasılıklarıdır.